Saturday, January 01, 2005

JOHN CHUCKMAN TRANSLATION: IN TURKISH

İsrail’in paradoksları

Amerikalı yazar John Chuckman, İslamonline’da yer alan yazısında İsrail’i yüzyıllardır inatlaştıran anti-semitizm ve bunun sonucu olarak meydana gelen kabus gibi gelişmelerin bizzat kendisinin 19. yüzyıl milliyetçiliğinin etkisinden çıktığını belirtiyor. Siyonistlerin 19. yüzyıl Avrupasında, 16. yüzyıldaki zihniyetle Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna benzer aşırı
milliyetçilik duygularının etkisinde yeniden bir Yahudi devletini kurduklarını söylüyor.

Amerika’yı Vietnam savaşına duyduğu tepki yüzünden terkeden ve Kanada’ya yerleşen John Chuckman’ın İsrail’i orta çağ zihniyetinde olmakla suçladığı yazısından bazı önemli noktalar:
“İsrail’in kuruluşu, çok eski zamanlara dayanan ve özellikle 19. yüzyılda çözülmeye yüz tutan bir sorun olan etnik ya da dini kimlikli devletlerin kurulması meselesinin tekrar gün yüzüne çıkmasına sebep olmuştur. Mesele, Yahudi milletini yüzyıllardır inatlaştıran anti-semitizm ve başka şeylerin olması ve bunun sonucu olarak meydana gelen kabus gibi gelişmelerin tahribatıdır.

Tahribatın bizzat kendisi 19. yüzyıl milliyetçiliğinin etkisinden çıkan en büyük kabus sonucudur. 19 yüzyıl, Avrupa’da milliyetçiliğin patladığı ve kendisine çok sayıda taraftar bulduğu bir yüzyıl olmuştur. Gerçekten de ‘millet’ ve ‘milliyetçilik’ kavramlarının çok farklı anlamlarla yorumlandığı bir yüzyıldır. Modern İtalya, modern Almanya, Yunanistan ve diğerleri kurulmuştur. Ortak bir dil ve kültür olarak tanımlanan ‘ulus devlet’ fikri, sadece toprak büyüklüğüne önem veren ve bir çok farklı kültürleri bünyesinde bulunduran imparatorluk ve krallıkların ardından, modern çağda yeni bir gelişmeydi. Örneğin, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, milliyetçiliğin en koyu zamanlarına girerken tam olarak çok dilli bir devletti.

19. yüzyıl Avrupasında Siyonistler, aynı aşırı milliyetçilik duyguların etkisinde yeniden bir Yahudi devletini kurmuşlardır. Onlarca yıl süren gayretlerin sonucunda, Yahudiler için İsrail’i kurmak tek çıkış yolu olmuştu.

Tuhaf olan, Naziler de 1935 Nuremberg Kuralları’nda Yahudilerle anlaşmakta çok güçlük çekmişti. Yıllar sonra Nazilerin, güçlerini arttırmaya çalışan Yahudilere karşı besledikleri kinin nedenini anlamış olduklarını düşünebilirsiniz. Ama bütün bunlar yine de yaşadığımız kıyıma bir engel teşkil edememişti.

İSRAİL, ORTA ÇAĞ ZİHNİYETİNDE
Ve şimdi İsrail’in Orta Çağ zihniyetinin başka bir versiyonunu sürdürmesi acı bir paradoks. Sadece Yahudiler için anlaşılabilir olan Yahudi anlayışı, İsrail’e göç etmeyi ve orada kalmak için cömert yardımlar almayı bekliyor. Her nasılsa -nasıl düşünürse düşünsünler- bu anlayış, anlaşmazlıklar ve zamanda yeni ayarlamalar, Yahudi inançlarına zıt olan çok eskiden kalma çeşitli Afrikalı grupların kabul edilmesi sorunu var. Dahası, İsrail’in kendi içinde de, Fundemantalist Yahudiler ile Reformcu Yahudiler arasında büyük anlaşmazlıklar var.

Başka bir paradoks da, vatandaşlarının dini ve/veya etnik kimliğine dayanan tabanlı bir devletin nasıl dünyanın globalizasyon aşamasında büyük bir etkisinin olabildiğidir? Bu soru İsrail üçüncü dünya bölgesinde olduğu sürece uygun olmaz. Aynı Afganistan’ın çok uzun süre geçse bile modern ekonomiye geçemeyeceği gibi.
Bugün, Avrupa’nın ekonomik yönden gelişmiş ülkelerinin nüfus yapılanmalarında çeşitlilik görünüyor. Örnek olarak Almanya’da Türkler, Fransa’da Araplar. Başka birçok ülke de bu yönde yapılanıyor. Bunun birçok nedeni var. Savaşlardan sonra milyonlarca insanın kalacak bir yeri olmaması, sayısız çatışmalar sonucu mültecileri ülkelerine kabul edenler, nüfus artışının statik ya da düşüş gösteren oranı, üçüncü dünya ülke vatandaşlarının daha gelişmiş ülkelerdeki cazip iş olanaklarına ilgi duyması...

Bunun ne sonuca gideceği açık. Yüz ya da daha fazla yıl sonra, hiçbir modern ulus bugün göründüğü gibi olmayacak. 19. yüzyıl anlayışının iddia ettiği devleti oluşturan tek etnik grup görüşü demode olacaktır.

İsrail 21. yüzyılı geçebilecek mi? Dünyanın en güçlü ülkesi ABD ile globalizasyonun bütün devrimci güçleri, yakın ilişkileri içinde, İsrail gibi küçük bir ülkenin dini kimlikle varlığını sürdürmesine göz yumabilir mi? Teorik olarak bakılırsa, bu pek imkanlı görünmüyor. En azından mantığa uygun düşmüyor.

İsrail’i bir duvarla çevreleme fikri, İsrailli bazı fanatikler tarafından çözüm olarak öne sürülmüştü. Bu, Berlin Duvarı’nın ırkçılığına yapılan eleştirilerin herbirini hakediyor. İsrail ve Filistin toprakları, Berlin’in iki parçası gibi, birbiriyle doğal ve özel bağlantıları var.

Yahudi devletinin en büyük paradoksu, belki de Yahudilerin dünyanın başka yerlerinde İsrail’de olduklarından daha güvenli ve rahat yaşadıklarıdır. Bu tabii ki her zaman böyle değildi ama şimdi durum bu. Yahudiler bugüne kadar yaşadıkları ikametgah sorununu şimdi Filistinlilere karşı bir silah olarak kullanıyorlar.”